Coğrafyaların en ağırıdır kürt olmanın kendisi. Kalın duvarlı bir ayrımcılığın hikayesidir. Yer ve gök aynı iken nefes almanın bile izinlere tabi olduğu coğrafya dır kürt olmak. Geleceğini arayan bir bozkırdan seslenmeye çalışmaktır. Yazgıyı çizenler bir hükmü de vermiştir. Katli vaciptir. Doğmadan ölüme mahkum edilen coğrafyanın kara yazgısıdır zulüm. Tepemizde çöreklenen bu bulurların kan ,ölüm ,zülüm taşıdığı bir yaşamın adıdır kürt olmak.
Şimdi uzaklardan izlediğim bu dağlarda bir acıyı biriktirmenin telaşında yüreğim. Ağıtlarına düşüyor anamın. Göz yaşı kurşun gibi saplanıyor ciğerinin orta yerine. Sürgün düşüyor payımıza. Bir ülkenin sınırlarını aşıyoruz, sessiz, kimliksiz bir yürüyüş oluyor adımlarımız. Yaklaşan büyük bir fırtınanın orta yerine düşüyor bozkır çiçekleri. Bahar olsa ne yazar dallarımız don yiyor, köklerimiz sökülüp alınıyor. Şimdi çıplak kalışımızın yol hikayeleri başlamıyor mu.
Anne ben kürt olmak istiyorum…
dayiké ez kürdım.
gelo çima hun serbest...
em bindest in le dayé...
ez dixazım azadi ü ronahi...
ew ezim le dayé
Kulaklarımızda çınlayan bir küçük çocuğun sessiz haykırışı değil mi bu. Sürgün yerinde bırakılan bir kimliğin yeniden inatla seslenişi. Özlemler biriktiriyoruz göz alabildiğince uzanan bu yalnızlığa. Yanı başımız da sakladığımız hüzünlerimizi kucaklayarak başlıyoruz sürgün yarınlarımıza. Şimdi metropol’lerin sürgün çocuklarıyız. Potansiyel suçlu ilan edildiğimiz, sokak ortasında linç edilmeye çalışıldığımız, ana dilimizi gizlice konuşmak zorunda kaldığımız yaşadığımız ülkeye yabancı kılındığımız. Nerde ve nasıl olursa olsun aşağılanmaya çalışılan, en iyi kürt ölü kürt’tür diyen bir milliyetçiliğin silahlarına maruz kaldığımız bu gerçekliğin ortasında sıkışıp kalan metropol çocuklarıyız, halkıyız biz.
Anne ben kürt olmak istiyorum…
Bir çocuğun zulme başkaldırışıdır bu. Bir kimliği yok etmeye çalıştıkça anka kuşu gibi küllerinden doğmaya başlayan bir kimliğin hikayesi. Görmemezlikten gelinen bir kültürün yaşayan yanıyız.
Yükselen sesimiz ortak yaşamadır. Barışa ve aydınlığa yürür bir yanımız…
Şimdi sürgünlerden dönme vaktidir…
O duvar
o duvarınız,
vız gelir bize vız
Bizim kuvvetimizdeki hız,
ne din adamının dumanlı vaadinden,
ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır.
O yalnız
tarihin o durdurulmaz akışındandır.
Bize karşı koyanlar,
Karşı koymuş demektir:
Maddede hareketin,
yürüyen cemiyetin
ezeli kanunlarına.
Sükun yok, hareket var
bugün yarına çıkar
yarın bugünü yıkar
ve durmadan akar
akar
akar.
Biz bugünün kahramanı,
yarının
münadisiyiz
Biz durmadan akan,
yıkıp yapan
akışın
çizgilenmiş sesiyiz.
Biz,
adımlarını tarihin akışına uyduran
temelleri çöken emperyalizme vuran,
yarını kuran-
-larız
O duvar,
o duvarınız,
vız gelir bize vız
1925
Nazım HİKMET